23 Aralık 2012 Pazar

Sincaplar her zaman haklıdır!


 Koyu renkli pencerelerle kaplı uzun bir koridoru geçtikten sonra, nihayet odama varabilmiştim. İçeri girdiğimde, albay Steward’ ı masamın karşısındaki kahverengi deri koltukta otururken buldum. Albay, beni görünce ayağa kalkıp selamladıktan sonra, işaretimle birlikte yine aynı yere oturdu.

      Yüzü bir hayli solgun görünüyordu. Telaşlı bir havası vardı. Çantamı masanın üzerine koyup, içerisinden çıkarttığım bilgisayarımı yanındaki bir yığın evrakla birlikte masamın üzerine yerleştirirken, gözlüğümün üzerinden de ona bakarak sordum;

      -Albay, seni bu saatte buraya getiren nedir?

      -Çok önemli bir mesele var  General, isterseniz bu konuyu lacivert oda da konuşalım.

      Vay canına, lacivert odada toplantı istediğine göre, önemli bir mevzu olmalıydı. Zaten bakışları da pek hayra alamet değildi. Soğukkanlılığımı korumaya çalışarak, rahat bir ses tonuyla  albaya gitmesini, beş dakika sonra onlara katılacağımı söyledim.

      Toplantı odasına girip, herkesi selamladıktan sonra, yerime oturdum. Herkesin endişeli olduğu yüzlerinden okunuyordu.

      -Dinliyorum

       İstihbarat subayı olan genç yarbay Derald söze girdi;

      -Güvenilir bir kaynaktan aldığımız bilgiye göre general; Sincaplar, büyük bir ayaklanma çıkartmak üzereler.

      Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Sanki başımdaki saçlar, canlanmış, kafamdan kaçmak istiyorlardı. Ürperdiğimi hissettim. Fakat bunu hissettirirsem, herkeste paniğe sebep olabilirdi.

      -Onlarla anlaştığımızı sanıyordum, dertleri neymiş?

      Sözü tekrar alan istihbarat subayı, nefes almadan anlatmaya devam etti.

      -General, bildiğiniz üzere, sincaplar çok sinsi yaratıklar. Malumunuz üzere, askeri anlamda da ciddi bir güce sahipler. Efendim, gerçek şu ki; fındık piyasasından çekilmemizi, piyasayı tamamen kendilerine bırakmamızı talep ediyorlar, aksi halde...

      -Tamam kes.

      Vücudumun hertarafı uyuşuyor, adeta bir silindirin altında eziliyor gibiydi. Sincaplara karşı çıkabilecek bir savaşta bir saat bile direnemeyeceğimizi ordudaki erler bile biliyordu. Geçen yıl, yine böyle bir tehtit karşısında, nükleer füze bataryalarının kontrollerini sincaplara bırakmak zorunda kalmış, karşılığında sadece kızarmış ekmekle yetinmiştik. Fakat şimdi içinde bulunduğum itfaye teşkilatı için su, ne anlam ifade ediyorsa, sincaplar için de bluetooth kulaklık aynı anlamı ifade ediyor... Ve eğer gerçekten isterlerle, rahatlıkla alabileceklerini herkes biliyordu.

      Hayatımda ilk kez zabıta memuru olduğum için bu kadar sevinmiştim.  Birden aklıma, onlarla konuşmak geldi. Belki bu sayede, bir orta yol bulabilirdik. 

      Kimseye hiçbir açıklama yapmadan, toplantı odasından çıkarak, kendimi sokağa attım. Tahrir meydanından, özgürlük anıtına giden o arnavut kaldırımlı yoldan yürüyerek, ormana çıktım. Yılın bu mevsimi Hamburg dayanılmaz güzellikte oluyordu. Etrafa yayılan mis gibi lavanta kokuları, sicim gibi yağan yağmur damlalarına binip, egzotik bir gezintiye çıkıyor gibiydiler.

      Ormana vardığımda, kendisi bir arı olan widzy karşıladı beni. Halimi hatırımı sorduktan sonra, sincaplarla ilgili meseleyi anlatıp, sineklerin patronu robona ile görüşmek istediğimi söyledim. Kendisi benim eski bir dostumdur.  Sineklerin arasının sincaplarla iyi olduğunu, sincapların birazda sineklerden çekindiğini biliyorum tabi. Bu meseleyi çözse çözse, robona çözerdi. Ben bunları düşünürken, widzy de gelmiş, robona’ nın beni görmeyi kabul ettiğini söylemişti. Birlikte robona’nın yanına gittik.

      Robona, sineklerin her zaman yaptığı, el ovuşturma hareketini yapıyordu. Beni gördüğünde, vızıldayarak yanıma geldi, sarıldık hasret giderdik. Biraz kilo almıştı sanki, birazda yaşlanmıştı. Eee tabi, sinekler kurulunun başkanı olduğundan beri, uçmuyor, fazla enerji sarfetmiyordu. Buda onu biraz hantal yapmıştı doğrusu. Ama karizmasından hiçbirşey kaybetmemişti doğrusu. Robona, arı widzy’e döndü; 

      - Hunter benim eski bir ahbabımdır, kendisinin camında doğmuştum ben. Bana bir baba gibi şevkat etti ve benim iyi bir eğitim almamı sağladı. Kendisine minnetlerimi sunarım. 

      Bu iltifarlar karşısında, gerçekten utanmış fakat, benden bu şekilde bahsetmesi, göğsümü kabartmıştı. Robona, gerçekten de çok iyi bir sinekti. Kendisine yaptıklarımı yıllar sonra bile unutmamış ve herkesin içinde itiraf ediyordu.

      -Sizin için ne yapabilirim kaptan?

      Nihayet benim bir gemi kaptanı olduğumu anlayan birisi çıkmıştı. Bende bir çırpıda kendisine herşeyi anlatmıştım. Sincaplardan yana başımızın dertte olduğunu, bize yalnızca kendisinin yardım edebileceğini vs.

      -Bu konuyla ben ilgileneceğim dostum, bu benim için bir onurdur. Yasak bölgeden çıkana kadar size arı widzy eşlik edecek.


         Evime vardığımda, saat onu geçmiş, yağmur kesilmişti. Yılın bu mevsimide melbourne gerçekten yaşanılası bir yer oluyordu. Çalışma masama oturup, yeşil masa lambasını yaktım. Yorgunluk kahvemi, öğrencim richard getirdi. Yale üniversitesine bu yıl atanmama rağmen, sanki burada yüz yıldır öğretmenlik yapıyormuşum gibi hissediyordum. Önümdeki notlarla bir süre uğraştıktan sonra,  yatağıma yatıp, kendimi derin bir uykuya teslim ettim.

         Sabahın ıslak ışıkları, penceremden içeri süzülürken, telefonun sesiyle uyandım. Santral, şehirdışından bir telefon olduğunu söyleyerek bağladı. Londra’nın halen otomatik telefon santraline geçmemiş olmasına kızarak cevap verdim, arayan Robona’ydı

        Sincaplar, Pekin’in kuzeydoğusundaki bir şeker fabrikasınına karşılık, bana isyanı iki ay süreyle askıya alabileceklerini bildirmişlerdi. Bu sevindirici haber karşısında teklifi hemen kabul ettim.  Nede olsa, iki aya kalmadan, ispanya’dan çıkmış olacaktım. Zaten fabrika da bana ait değildi. Evrakların tamamlanmasının ardından fabrikayı devrederek, hızla ingiltereyi terkettim.

        Şimdi yepyeni bir  şehirde, hayatıma kaldığım yerden devam ediyorum. Biraz yaşlandım ama, halen hayata umutla bakıyor, yaşamaktan zevk alıyorum. Sizlere verebileceğim tek tavsiye; Sincaplara karşı koymayın dostlar, onlar ne isterlerse elde ederler!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder